“Eskiler, ahh eskiler!” diye hayıflanmak her daim hoşumuza gitmiştir. Gençliği eleştirirken, toplumsal bir olaya vahlanırken hep “Eskiden böyle miydi yahu?” diye içlenmeden edemeyiz. Eh, malum illet bir virüs ensemizde, hazır evlerimize de kapanmışken eskiyi birlikte yâd edip bu topraklarda çok önceleri yaşamış, iki tıp kitabı sahibi olmakla beraber şairlik vasfını da elinde bulunduran Siyâhî Karamanî Larendevî’yi hatırlayıverelim. Hem belki bize bu sıkıntılı zamanlarda bir iki sağlık reçetesi de yazıverir.
Karamanlı Siyâhî I. Ahmed döneminde (16. yüzyılın sonu, 17. yüzyılın başı) yaşamış bir tabiptir. Mecmâ-ı Tıp adlı eserinde kendisinin Larende’de doğduğunu öğreniyoruz. Mısır’da tıp ilmini edinmiş ve ilim için diyar diyar gezmiştir. Tıpla ilgili iki de eser ortaya koymuştur. Biri sözlük, diğeri ise manzum olarak yazılmış, bir nevi şiir yoluyla hastalıklara deva reçetesidir.
Yukarıda eskileri yâd etmeyi sevdiğimizi söylemiştik. Ancak bir de uzak durduğumuz, biraz yaklaşınca korktuğumuz, çekindiğimiz eskiler vardır. Eski şiirimiz de böyledir. Küçük gayretlerimize karşılık vererek, kapılarını bize açan, asırlara tanıklık etmiş şiirimiz nedense bir türlü hak ettiği değeri görememektedir. Oysa bu şiirin şairleri hepimiz gibi birer meslek erbabı olmanın yanında, toplumu ilgilendiren her konuyla da yakından ilgilidirler. Bununla birlikte herhangi bir şairin beyitleri arasında derdimizin devasını bulmak da mümkün olabilmektedir. İşte Siyâhî’nin Mecma‘-ı Tıp adlı eseri bu minvalde yazılmıştır. Yazarı birçok hastalığın şifasını bugün “alternatif tıp” olarak adlandırğımız ve rağbet ettiğimiz tedavi şekilleriyle sunmaya gayret etmiştir. Dilerseniz hem eski şiirin havasını soluyup bu şiirin aslında çok da uzağımızda olmadığını fark edelim hem de bu topraklarda yaşamış tarihimizden bazı öğütler dinleyelim:
Soğuk havalarda birçoğumuz hemen hastalanıveririz. Şair bunun çözümünü sıcakta aramak gerektiğini söyler. Eğer sıcaktan hasta olduysak da devası onun zıddı olan soğuktadır:
Sovukdan zâhir olan derde cânâ
Devâyı ısıcak vir ola ihyâ
Maraz ısıcakdan ola ger zâhir
Sovukdan edviyyesin dermân eylegil
(Ey can! Eğer soğuktan hastalık geldiyse sıcaktan, sıcaktan geldiyse soğuktan deva ara.)
Yeme içme hususu günümüzde en fazla üzerinde düşündüğümüz konulardandır. “Nasıl yemeliyiz?”, “Ne kadar yemeliyiz?”, “Nasıl kilo veririz?” gibi sorular daima zihnimizi meşgul eder ve bunun için çözüm yolları ararız. Tabip şairimize göre birlikte yenmesi zararlı olan bazı yiyecekler vardır. Mesela protein kaynaklı bir yiyecek (kırmızı et, yumurta gibi) ile kalsiyum kaynağı yiyeceklerin (süt, yoğurt) birlikte tüketilmesi demir emilimini azaltır. Bundan dolayı doğru olanı ikisini ayrı ayrı tüketmektir. Günümüzde bilinen bu kuralı Siyahî, şu beyitte bize sunmaktadır:
Olursun nefsünün zabtına kâdir
Yumurtayla sakın hiç yime beynir
Şinâs-ı hikmet ol kıl ihtirâzı
Irag it şîr ü mâhîden bogazı
(Nefsini koru. Süt ile balığı, yumurta ve peyniri birlikte yemekten uzak dur.)
Bazı beyitlerle Siyahî’nin eserini tanıtmaya çalıştım. Verdiğim örnekler bu kitabın içinde çok küçük bir bölümü oluşturuyor. İlgililer bu konuda yapılan çalışmaları ya da kitabın bizzat kendisini incelediklerinde şiirin tıp ilmiyle nasıl bir araya geldiğini hayretle görecekler, bugün birçok yerde reçete diye sunulan çözüm yöntemlerini kaynağından öğreneceklerdir. Demem o ki, “eski”den korkmayın. Kimbilir belki de aradığınız, tozlanmış bir şiir kitabının beyitleri arasında saklıdır.
Kaynaklar:
AKKUŞ, Mücahit (2008) Siyâhî Karamanî Larendevî’nin Mecmâ-I Tıp Adlı Eseri (Gramer-Metin-Sözlük) Erciyes Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi.
ATASEVEN, Yusuf , ÖZTÜRK, Aslıhan (2018) Divan Şairlerinin Kaleminden Hastalık Ve Sağlıkla İlgili Unsurlar: Lârendevî Siyâhî Örneği, Karaman Kitabı, Karaman Belediyesi Yayınları.
Elinize, emeğinize sağlık hocam.